Türkçe rock müziğin en değerli temsilcilerinden, “Zamanda Saklı” isimli kitabıyla edebiyat dünyasına adım atan Demir Demirkan, İZKİTAP-6. İzmir Kitap Fuarı’nda okurlarıyla buluştu. Sanatçı, yazma sürecine ve kitabın çıkış fikrine ait samimi açıklamalarda bulunurken müzik mesleğindeki kıymetli noktalardan biri olan Eurovision müziğinin ortaya çıkış öyküsünü de paylaştı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi konut sahipliğinde, İZFAŞ ve Tact Fuarcılık iş birliğiyle düzenlenen İZKİTAP – 6. İzmir Kitap Fuarı, birbirinden bedelli isimleri ağırlamayı sürdürüyor. Müzik mesleğiyle tanınan Demir Demirkan, bu sefer edebiyat sahnesinde hayranları ve okuyucuları ile bir ortaya geldi. Demirkan, Uzun Havuz Aktiflik Sahnesi’ndeki söyleşide, “Zamanda Saklı” isimli kitabının çıkış sürecini anlattı. Uzun vakittir roman yazma fikrinin aklında olduğunu belirten Demir Demirkan, “Zaten kısa öyküler yazıyordum. İngiliz edebiyatı okudum üniversitede. Edebiyata hayli ilgiliyim. Çok da takip ederim. Lakin bir türlü o hamaseti bulamamıştım. Geçen yaz, artık bunu yazmam gerektiğini, içimde dayanılmaz bir istek olduğunu hissettim. Bir romana başlamak çok korkutucu bir şey zira, bitiremezsen bir mağlubiyet üzere hissediyorsun ve ben mağlubiyetleri sevmem. Zaferlerim müziğini da o yüzden yazdım. Birisiyle çalışayım dedim; tıpkı birinci bisiklete binerken arttan seleyi tutan biri üzere. Editörümle birlikte başladığımız süreçte yazdıktan sonra yolluyordum. O düzeltmeler yapıyordu, lakin genel olarak her şey çok akıcı ilerledi. Bir noktadan sonra roman kendi kendine yazılmaya başladı” dedi.

Yazmanın biraz da bağımlılık yapan bir şey olduğunu tabir eden Demirkan, “Yani romanı yazmaya başladığımda ben de beklemiyordum. Sen karakterleri oluşturduktan sonra karakterler kendi hayatını buldu ve onların yanıtları, soruları ve davranışları aslında benim tasarlamadığım yerlere gitti. Çok değişik bir süreçti açıkçası, ben de kendimi onu izler buldum. O yüzden de çok hoşuma gitti bu dünyanın içinde olmak. Kitabı okuyunca da hissedeceksiniz; kitabı bıraktıktan sonra o dünya kafanda kalıyor. Bu türlü bir şeye sebep olmuş olmak çok ilginç” diye konuştu. 

Eurovision hikayesini anlattı

Söyleşide, bir soru üzerine, Eurovision’da Türkiye’ye birincilik kazandıran “Everyway That I Can” müziğinin doğuş öyküsüne de değinen Demirkan, o devirdeki müzikal süreci şöyle anlattı: “O devirde bir müzik yazma gereksinimi doğmuştu. Everyway That I Can’den evvel The One diye bir müzik yazmıştım. Bu türlü projelerde aşikâr bir çerçeve veriliyor; müzik İngilizce olacak, üç dakika civarında olacak üzere. O çizilen alan içinde üretim yapıyorsun. Başlangıçta duygusal bir balat yazmayı planladım. Yani düzgün müzik söyleyen bir bayan o cinste bir müzik söylediğinde çok tesirli oluyor. Aşk müziğinde olduğu üzere. Hasebiyle bir yavaş müzik yazıp, çok romantik bir müzik yazıp onun da sesini kullanmak istemiştim. The One müziğini yazdım. Dediler ki bana ‘Bir de yüksek tempolu bir müzik yaz, bir de hani biraz daha bu türlü Türkiye’den bir şeyler olsun içinde’. Ben de çiftetelli çalalım, bunun üstüne kelam yazarız, dedim. Biz seviyorsak onlar da sever’ diye düşündüm. Böylelikle Everyway That I Can ortaya çıktı” biçiminde konuştu.

Demirkan, müziğin çok sesli vokal yapısının periyodun tanınan kümelerinden ilham aldığını da anlatarak, “O vakitler Destiny’s Child vardı, Beyonce’nin kümesi. Onlar üç sesli vokaller yapıyordu. Biz de o fikri denedik. Müzik o denli şekillendi. İkisi de sunuma gittiğinde Everyway That I Can seçildi. The One ise 2003’te bir albüme girdi. 2004’te İstanbul albümünü yazarken, The One bir bayanın gözünden bir gecenin sabahını anlatıyordu. Ben de bunun erkek tarafından o gecenin sabahını anlatacağım deyip, Zaferlerim’i yazdım. Aslında bu iki müzik birbirine kompliman yapıyor. Art geriye dinlersen biri bayanın, başkası erkeğin bakış açısından birebir öyküyü anlatıyor” diyerek iki müziğin öyküsünü birinci sefer anlattığını lisana getirdi. 

Demirkan, genç hayranlarının müzikle ilgili sorularını da yanıtlayarak tavsiyelerde bulundu. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı