“Sizin de mektubunuzda belirttiğiniz üzere çocukların sevgi dolu ve inançlı bir ortamda büyüme hakkı üniversal ve tartışılmaz bir haktır. Ve bu hak, hiçbir coğrafyanın, ırkın, etnik kimliğin, dini kümenin ya da ideolojinin imtiyazı değildir. Hasebiyle, bu haktan yoksun bırakılan mazlumların yanında yer almak, en başta insanlık ailesine karşı büyük bir sorumluluğu yerine getirmektir. Bu çerçevede, özellikle bir başkan eşi olarak, Ukrayna’daki savaşın yıkıcı tesirleri altında yok olan hayatlara, dağılan ailelere ve kimsesiz kalan çocuklara gösterdiğiniz hassaslık, kalplere umut aşılayan bir teşebbüstür. ‘Sessiz bir kahkahaya mecbur bırakılan’ Ukraynalı çocukların sevinçli gülüşlerinin geri getirilmesi talebiniz çok manalıdır. Savaşta hayatını kaybeden 648 Ukraynalı çocuk için gösterdiğiniz bu değerli hassasiyetinizi daha da güçlü bir biçimde, 2 sene içerisinde 18 bini çocuk olan 62 bin pak sivilin zalimce katledildiği Gazze için de göstereceğinize inanıyorum.”

“Meçhul asker’ kavramını, bir gün çocuklar için de kullanacağımız aklınıza gelir miydi?”

Gazze’nin tarihte gibisi görülmemiş bir zalimliğe, çağın en acı soykırımına sahne olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, mektubunda, şunları aktardı:

“BM Çocuk Fonu, 45 dakikada 1 çocuğun öldürüldüğü Gazze’de, yerin üstünü çocuklar için bir ‘cehenneme’ yerin altınıysa bir ‘çocuk mezarlığına’ benzetiyor. Savaşlarda kimliği belirlenemeyen askerler için kullanılan ‘meçhul asker’ kavramını, bir gün çocuklar için de kullanacağımız aklınıza gelir miydi? Bugün gerisinde kimsesi kalmamış, ismi dahi tespit edilemeyen binlerce Gazzeli çocuğun kefenlerine yazılan ‘meçhul bebek’ ibaresi vicdanlarımızda onulmaz yaralar açıyor. Derin bir ruhsal yıkıma sürüklenen, gülmeyi büsbütün unutan bu çocuklar, uzatılan mikrofonlara ölmek istediklerini haykırıyor ve temiz kalplerinde baş edemeyecekleri bir savaşın yorgunluğunu taşıyor. Gazze’de tarih, öksüz ve yetim kalmış küçücük çocukların yaşadıkları tarifsiz acı ve kaygılarla saçlarına aklar düştüğünü yazıyor.”

Emine Erdoğan, kahkahaları susturulanların sırf Ukrayna’nın çocukları olmadığını, Filistin’in çocuklarının da tıpkı neşeyi, tıpkı özgürlüğü, tıpkı onurlu geleceği hak ettiklerini belirterek “Gazze’deki insani krizin durdurulmasına yönelik güçlü davetinizi içeren bir mektubu da İsrail Başbakanı Netanyahu’ya göndermeniz son derece manalı olacaktır. Dünyanın ortak bir uyanışa geçtiği, Filistin’in tanınmasının global bir iradeye dönüştüğü bu günlerde, Gazze ismine sizden gelecek bir davetin, Filistin halkına tarihi bir sorumluluğun da ifası olacağı kanaatindeyim.” sözlerini kullandı.

“Çarpık nizama karşı sesimizi ve gücümüzü birleştirmeliyiz”

Filistin’de yaşananların, bir soykırımın da ötesinde, bir küme insanın çıkarı ve rahatı için kalan herkesin ve her şeyin değersizleştirilebildiği keyfi bir milletlerarası sistemin dayatılması olarak pahalandıran Emine Erdoğan, dünyanın kimi bölgelerindeki çocukların hayatını, başkalarından daha kıymetsiz gören bu çarpık sisteme karşı seslerini ve güçlerini birleştirmeleri davetinde bulundu.

Emine Erdoğan, itibarsızlaştırılan memleketler arası hukuk kurallarını ve ortak insani bedelleri savunmak, müşterek unsurları etrafında kenetlenmek mecburiyetinde olduklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Ancak o vakit bu vahşet karşısında günbegün ümitsizliğe sürüklenen sonraki kuşakların umutlarını besleyebiliriz. Fakat o vakit kahkahaları susturulan çocuklara tekrar sevinç kazandırabilmenin, tüm dünyada sürdürülebilir ve kalıcı bir barışın ihtimalinden kelam edebiliriz. Sizin mektubunuzdaki hisleri, bir anne, bir bayan, bir insan olarak derinden paylaşıyor, tıpkı umudu Gazze’nin barışa ve huzura susamış çocukları için de yeşertmenizi diliyorum. 335 kurşunla öldürülen 6 yaşındaki Hind Recep, dedesinin sevinçle gülen gözlerinin içinden öperek veda ettiği 3 yaşındaki Rim üzere kaybettiğimiz 18 bin 885 Gazzeli bebek ve çocuk için artık çok geç. Ancak hayatta kalmayı başarmış 1 milyonu aşan Gazzeli çocuk için hala bir bahtımız var. Vakti çoktan geldi.”