Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin New York kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Konseyi’ne hitap etti.

Hitabında, evvelki yıllarda katıldığı toplantılarda olduğu üzere bu yıl da dünyanın dikkatini Gazze’de yaşanan soykırıma çeken Erdoğan, İsrail’in yaptığı soykırımı fotoğraflar ile belgeledi.

Gazze’de ölen sivillerin sayısının 65 bini geçtiğini belirten Erdoğan, Ali Jadallah tarafından 22 Temmuz 2025’te çekilen, “Gazze’de açlıkla gayret eden Filistinlilere, yemek dağıtıldı” başlıklı fotoğrafı gösterdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Lütfen hepimiz, elimizi vicdanımıza koyup yanıt verelim. 2025 yılında şöyle bir gaddarlığın makul bir sebebi olabilir mi? Ama, Gazze’de insanlık için bu utanç görünümü, 23 aydır her gün tekerrür ediyor.” dedi.

“BU İNSANLIĞIN TABAN NOKTASIDIR”

İkinci olarak, Abdallah F.s. Alattar tarafından çekilen ve 26 Temmuz 2025’te yayımlanan, “Gazze’de açlık ve yetersiz beslenme can almaya devam ediyor” başlıklı fotoğrafı gösteren Erdoğan, şu tabirleri kullandı:

“Burada, Amerika’da, Avrupa’da, dünyanın her yerinde, bir çocuğun eline küçük bir diken batsa, anne babaların yüreği yanıyor; lakin Gazze’de, çocukların elleri, kolları, bacakları anestezi yapılmadan ampute ediliyor. Kimse kusura bakmasın ancak bu insanlığın taban noktasıdır. İnsanlık tarihi, son bir asırda, bu türlü bir vahşet görmemiştir.”

“BUNUN İSMİ ‘HAYATA DÜŞMANLIK’ DEĞİL MİDİR?”

Konuşmasında, Dawoud Abo Alkas tarafından 31 Mayıs 2024’te çekilen “İsrail askerleri, Gazze’nin kuzeyindeki Cibaliya’da ağır yıkım bırakarak çekildi” başlıklı fotoğrafa da yer veren Erdoğan, Gazze’deki yıkımı gözler önüne seren fotoğrafla ilgili şunları söyledi:

“Şimdi size soruyorum, elimdeki şu fotoğrafın güvenlik arayışıyla ne ilgisi var? Bunun ismi ‘canlıya düşmanlık, hayata düşmanlık’ değil midir? Bu kürsüden açık açık söz ediyorum: Gazze’de bir savaş yoktur. Gazze’de iki taraftan kelam edilemez. Gazze’de, bir yanda elinde en çağdaş, en öldürücü silahlar olan tertipli ordu, öbür tarafta ise temiz siviller, suçsuz çocuklar vardır. Bu, terörle uğraş değildir. Bu, 7 Ekim olayı öne sürülerek yürütülen bir işgal, tehcir, sürgün, soykırım, daha doğrusu bir toplu-kıyım siyasetidir.”